TEFSİR USÜLÜ/TECVİD/5 CİLT KUR’AN YOLU SORULARIHAKKINDA GENEL BİLGİLER.
1.Tefsir Usulü.
►Bu konuda yine MBSTS ve DHBT kaynak kitaplarına bakılarak konular hazırlanmış tabiri caizse A’dan Z’ye hiçbir eksiğiniz yok. Bu kitaplar her yönden sizi başarıya ulaştırmaya yeter. Tafsilata girmiyoruz çünkü yukarıda kitaplarımızın yapılış sistematiğini anlattık.
2.Tecvid.
►Tecvid konusunda ne eksiğiniz var. Uzun söze gerek yok A’dan Z’ye her platformda kullanabileceğiniz (Kur’an kursu eğitmenleri, öğretmenleri, öğrencileri herkese yönelik hazırlanmış sağlam eserdir)sağlam kaynak ve bilgilerden oluşmaktadır. Sizin için her bir konuyu özel olarak hazırladık.
3.Kur’an Yolu Meal ve Tefsir Soruları.
►Baştan sona Tefsir’i okuyarak içerisinde bulunan en önemli üst düzey 250 adet soruyu hazırladık. Tefsirin kalbi konumunda olan bu sorular size çok şey katacaktır. Bir tefsiri kaç kişi okur ve özeti mahiyetinde olan sorularını çıkarır. BİZ BUNU SİZİN İÇİN YAPTIK.
TEFSİR USÜLÜ ÖRNEK METİN
►Bu kısa bilgilerden sonra şimdi de sahâbeyi Kur’ân’ı ezberlemeye sevk eden belli başlı sebepleri sıralayalım:
1)Güçlü bir hâfızaya sahip olmaları.
2)Namazda belli bir miktarda Kur’ân okumanın farz/vâcip oluşu.
3)Kur’ân’ın emir ve yasaklarına uymanın gerekli olması.
4)Resûlullah’ın, Kur’ân eğitimi ve öğretimi ile bizzat ilgilenmesi.
5)Kur’ân okuyanlara verilecek sevap ve mükâfâtın büyük olması.
Kur’ân’ın Yazılması
►Hz. Peygamber ümmî idi yani, okuma yazma bilmiyordu. Şu âyetlerden onun okuma-yazma bilmediği/ümmî olduğu açıkça anlaşılmaktadır: “Sen bundan önce ne bir yazı okur,nede elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyar-lardı”(Ankebût(29),48“İşte böylece sana da emrimizle Kur’ân’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, îmân nedirbilmezdin”“Ondan başka İlah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah`a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah’a ve O’nun sözlerine inanır-îmân edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (Arâf (7), 158).
►Resûlullah’ın okuma-yazma bilmediği kendi sözlerinden de anlaşılmaktadır. Meselâ vahyin başlangıcında Cebrâil kendisine üst üste üç defa “oku” diye emretmiş, o da her defasında “ben okuma bilmem” karşılığını vermiştir. Bir hadîsinde şöyle demiştir: “Biz ümmî bir toplumuz; okuma-yazmayı ve hesabı bilmeyiz”. Ayrıca Resûlullah okuma-yazma bilseydi -biraz sonra değineceğimiz gibi- kendisine vahiy gelince onu yazdırmak için bir vahiy kâtibi çağırmaz, bizzat kendisi yazardı.
a)Resûlullah’ın okuma yazma bilmediğinin bir başka önemli delili de şu olaydır: Tâif heyeti İslâm’a girmek amacıyla Medîne’ye gelmişti. Ancak bunun için bir takım istekleri vardı. Hz. Peygamber onlardan bu isteklerini yazıp getirmelerini istedi. Heyet de kendi talep ve şartlarını yazıp Resûlullah’a sundu. Ancak öne sürdükleri şartlar arasında fâiz yasağının kaldırılması da vardı. İşte tam o cümle okunurken Resûlullah, “elimi bu cümlenin üzerine koyun” dedi. Elini oraya koyduklarında, fâiz âyetini okuyup bu cümleyi sildi”. Eğer Resûlullah okuma-yazma bilseydi, silmek istediği bu cümleyi kendisi bulup silerdi. Ancak o, okuma yazma bilmemesine rağmen eğitim-öğretime büyük bir itina gösteri-yordu.
b)Hem okuma-yazma öğrenmeyi teşvik etmiş ve hem de okuma-yazma öğretmek amacıyla erkekler için Abdullah b. Said b. el-Âs ile Ubâde b. Sâmit’i, kadınlar için de Hafsa’yı görevlendirmişti.
c)Hatta Bedir Savaşı’nda esir alınan müşriklerden yazı bilenlerini, ensârın çocuklarından onar kişiye okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakmıştı. Resûlullah, Kur’ân’ın sadece ezberlenmesiyle yetinmemiş, aynı zamanda onu titizlikle yazdırmıştır. Kur’ân’ın yazdırıldığına dair pek çok delil bulunmaktadır. Onlardan bazıları şunlardır:
1)Her şeyden önce Kur’ân’ın bir isminin de “yazılı metin” anlamına gelen “el-Kitâb” ol-ması, onun yazıldığını göstermektedir.
2)Bir hadîsinde Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Benden, Kur’ân’dan başka bir şey yazmayınız. Kim benden Kur’ân’ın dışında bir şey yazmışsa onu imhâ etsin”. İşte bu hadîs Kur’ân’ın yazıldığını açıkça ortaya koymaktadır.
3)Hz. Ömer’in Müslüman olması hâdisesinde, kız kardeşi Fâtıma’nın elinde bulunan Tâhâ sûresinin baş tarafının yazılı bulunduğu sahîfe de Kur’ân’ın yazıldığını gösteren önemli birdelildir.
4)Abdullah b. Ömer şöyle demektedir:“Biz, Kur’ân üzerimizde iken düşman ülkesine gitmekten menedilmiştik. Bunun sebebi, o yazılı metinlerin düşman eline geçme korkusu idi”.
5)Konuyla ilgili olarak Berâ b. Âzib şu olayı anlatmaktadır: “Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları vecanlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır”(Nisâ (4), 95) âyeti nâzil olunca Resûlullah bana, “Zeyd’i çağır, kalem ve mürekkep getirsin” dedi. Zeyd, elinde kalem, mürekkep ve üzerine yazı yazılacak malzeme ile geldiğinde Hz. Peygamber ona bu âyeti okuyarak yazdırdı”.Resûlullah vahyin yazılmasına öyle bir itina gösteriyordu ki yazılan metinleri vahiy kâtibine yüksek sesle tekrar okutturuyor ve herhangi bir hata, eksiklik veya fazlalık varsa hemen düzelttiriyordu. Resûlullah’ın tashîhinden geçen Kur’ân metni, yine onun emriyle çoğaltılıyordu. Müslümanların bir kısmı bu çoğaltılan nüshaları alıyor, bir kısmı da tashîh edilen metinden kendileri için özel nüshalar yazıyorlardı. İstinsah işi bittikten sonra tashîh gören asıl nüsha, Resûlullah’a teslim edilerek Hâne-i saadette muhâfazaediliyordu.
6)Demek ki Kur’ân, hem satırlarda ve hem de sadırlarda korunmuştur. Yani hem yazılarak (satır), hem de ezberlenerek (sadır) muhâfaza edilmiştir. Yazılmasına böylesine önem verilen Kur’ân, ne zaman yazıya geçirilmeye başlanmıştır? Bunun başlangıcını şu anki bilgilerimize göre kesin olarak tespit etmek mümkün görünmemektedir. Ancak bunun, Hz. Peygamber’in risâletinin beşinci yılından önce başladığı öne sürülmektedir.
7)Demek ki Kur’ân, sadece ezberlenmemiş, aynı zamanda yazıya da geçirilerek son derece itinalı bir şekilde korunmuştur. Ancak o dönemde Kur’ân’ın tamamı yazıya geçirilmesine rağmen resmî olarak toplanıp bir cilt haline getirilmemişti. Bazı kişiler bu işi ferdî olarak yapmışlardı.
►İlgili kaynaklarda Resûlullah’ın zamanında şu kişilerin Kur’ân’ın tamamını topladıkları rivâyet edilmektedir: Ali b. Ebî Tâlib, Sa’d b. Ubeyd b. en- Nu’mân b. Amr b. Zeyd, Ebû’d-Derdâ’ Uveymir b. Zeyd, Mu’âz b. Cebel, Ebû Zeyd b. Sâbit, Zeyd b. Sâbit, Übey b. Ka’b, Ubeyd b. Mu’âviye.
Kur’ân’ın Toplanması (Cem’)
►Yukarıda Resûlullah hayatta iken Kur’ân’ın tamamının yazılı olduğunu, ancak resmî olarak bir cilt halinde toplanmadığını belirtmiştik. Kur’ân’ın o dönemde bir cilt halinde toplanmayışının sebeplerinden bazıları şunlardır:
1)Hz. Peygamber hayatta olduğu müddetçe vahiy devam ediyordu.
2)Âyet ve sûreler nuzül tarihine göre sıralanmıyordu. Bazen, daha önce inen bir sûreye, sonradan inen bazı âyetler ilave ediliyordu.
3)Vahyin tamamlanmasıyla Hz. Peygamber’in vefatı arasındaki süre, Kur’ân’ın bir cilt halinde toplanmasına yetecek kadar değildi. Âlimlerin çoğuna göre bu süre 9 gecedir.
4)Kur’ân’ın bir cilt halinde toplanmasının en önemli sebebinin, Yemâme savaşında 70 (bazılarına göre 500 veya 700) kurrâ sahabînin şehid edilmesi olduğu öne sürülmektedir.
Not: 2015 MBSTS sorusu: Kur’an’nın toplanmasına sebep olan olay? Yemame savaşında hafızları şehit düşmesi.
►Bu savaştan sonra Hz. Ömer’in bir âyeti sorduğu, kendisine, “onu falan biliyordu, o da Yemâme’de şehit oldu” denilmesi üzerine onun ”Biz Allah’a âidiz ve vakti geld-iğinde elbette O’na döneceğiz”(Bakara (2), 156) âyetini okuyarak, Kur’ân’ın bir cilt halinde toplanması gerektiğini düşündüğü rivâyet edilmektedir. Sonra bu düşüncesini Hz. Ebû Bekir’e açarak onu, Kur’ân’ın bir cilt halinde toplama konusunda ikna etmiştir.
►Kur’ân’ı bir araya toplamak için Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir heyet kuruldu. Zeyd b. Sâbit’in bu işin başına geçirilmesinin nedenleri şunlardır:
1)Zeyd, uzun süre vahiy kâtipliği yapan bir kişi idi.
2)Resûlullah hayatta iken Kur’ân’ın tamamını toplamıştı.
3)Zeyd, Kur’ân’ın tamamını ezberleyen ve onu en güzel şekilde okuyan sahâbîlerden biri-ydi.
4)Zeyd’in kırâati, Hz. Peygamber’in son arzada Cebrâil’e sunduğu kırâat idi.
5)Zeyd, çok zeki bir kişiydi.
6)Zeyd, bütün Müslümanların güvenini kazanmış olan biriydi.
NOTLAR:
♦Kur’an’ın toplanmasına sebep olan olay: Yemame kıtalinde çok sayıda hafızın şehit olması
♦Kur’an’ın toplanmasını Hz. Ebu Bekir’e teklif eden kişi: Hz. Ömer
♦Kur’an’ın toplanmasını organize eden kişi: Hz. Ömer
♦Komisyon başkanı: Zeyd b. Sabit
♦Toplanma süresi: 1 yıl
♦İki şahitten maksat: Kur’ân âyet veya sûrelerini getirenin, onları ezbere bilmesi birinci şâhit, onları bir malzeme üzerine yazılı olarak getirmesi de ikinci şâhittir.
♦Toplanan Mushaf: Hz. Ebu Bekir’e ondan Hafsa’ya ondan da oğlu Abdullah’a onadan ve Mervan b. Hakem’ almış ve (Mervan musfaf’ı yaktırmış ve böylece o nüsha tamamen yok olmuştur)
Toplanan bu Mushaf’ın bazı özellikleri şunlardır:
1)Bu nüsha en ince ilmî tespit usulleriyle toplanmıştır.
2)Bu nüshaya, ancak tilâveti mensûh olmayan âyetler alınmıştır.
3)Bu nüsha yedi harfi ihtivâ etmektedir. (Yedi harf konusu ikinci ünitede ele alınacaktır).
4)Bu nüshanın doğruluğu, hem ümmetin icma’I ve hemde tevâtürle sâbittir.
ÖRNEK SORU-1
Aşağıdakilerden hangisi Kur’an’ı noktalayan yada harekeleyen komisyon üyeleri arasında yer almaz?
A)Ziyâd b. Sümeyye
B)Nasr b. Âsım
C)Yahyâ b. Ya’mer
D)Ebû’l-Esved ed-Dü’elî
E) Halil b. Ahmed
ÖRNEK SORU-2
Kur’ân’ın Hz. Peygamber döneminde bir cilt halinde toplanmayışının sebepleri arasında aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?
A)Hz. Peygamber hayatta olduğu müddetçe vahiy devam ediyor olması.
B)Âyet ve sûrelerin nuzül tarihine göre sıralanmaması.
C)Vahyin tamamlanmasıyla Hz. Peygamber’in vefatı arasındaki süre, Kur’ân’ın bir cilt halinde toplanmasına yetecek uzunlukta olmaması.
D)Savaşların çokluğu
E)Bazen, daha önce inen bir sûreye, sonradan inen bazı âyetler ilave edilmesi.
TECVİD ÖRNEK METİN.
19- İnhirâf
►Lügatte “meyletmek, bir tarafa eğilmek ve sapmak” demektir. Tecvid ilminde ise kendisinde inhiraf sıfatı bulunan “ل” ve “ر” harflerini telaffuz ederken dilin yukarıya veya geriye meyletmesine, denir. “ل” harfinde dil ucuna, “ر” harfinde ise dilin üstüne doğru meyledilir. Bu harfler kendi mahreçlerinden başka bir harfin mahrecine kadar meylettikleri için bu isimle anılmışlardır. “ل” harfinde dil “ض” harfinin mahrecine; “ر” harfinde ise kendisine yakın olan “ن” harfinin mahrecinden daha uzak olan “ل” harfinin mahrecine meyleder.
►Buraya kadar zikredilen Sıfât-ı lâzimelerden on iki tanesi, kavi (kuvvetli) sıfatlardandır ki şunlardır:
1-Cehr 6-Kalkale 10-İstidâle
2-Şiddet 7-Safîr 11-Ğunne
3-İsti’lâ’ 8-Tekrîr 12-İnhirâf
4-İdbâk 9-Tefeşşî
►Geriye kalan altısı da, zaîf sıfatlardandır ki şunlardır:
1-Hems 4-İnfitâh
2-Rehâvet 5-Beyniyye
3-İnhifâd 6-Liyn
Bunlardan Beyniyye sıfatı, mutavassıt (orta) bir sıfatdır, yani zayıf ile kuvvetli ortasıdır.
2) ÂRIZÎ SIFATLAR
l- Tefhim:
►Lügatte bir şeyi büyüklemek, kalın yapmak manasına gelir. Tecvid ilminde ise tefhim harflerini okurken dilin kökünün üst damağa yükselmesi sebebiyle harfe bir kalınlık vermesi ve ağzın içinin ses ile dolmasına denir. Yani kendisinde tefhim sıfatı bulunan har-fleri kalın okumak” demektir. Tefhim sıfatının harfleri şunlardır.
a-İsti‘lâ harflerinin hepsi
b-Kalın okunan harften sonra gelen elif ve harf-i med olan vav. Çünkü elif kendinden önceki harfe tabidir. Kalın harften sonra gelirse “صار ” gibi kalın okunur. İnce harften sonra gelirse “مال ” gibi ince okunur. Elif harfini mutlak manada ince veya kalın harf olarak vasıflandırmak mümkün değildir. Harf-i med olan “و” harfi de aynı şekildedir. Fakat harf-i med olan “ي” ister ince ister kalın harften sonra gelsin “قِيل غِيل ” gibi her zaman ince okunur.
c-Lam-ı mufahhame: (Kalın okunan lam). Bundan maksat ( اَللَّ ) lafza-i celâlinin lamı olup, bunun bir evvelki harfi üstünlü veya ötreli olduğu zaman, bu lam kalın okunur. “ نَصْرُاللَِّ هُوَ -
اللَّ ” kelimeleri örnek olarak verilebilir.
d-Kalın okunan ra: Tefhîm sıfatı isti‘lâ sıfatını gerektirir. Bundan dolayı isti‘lâsı fazla olan harflerin tefhimi de aynı ölçüde kalındır. Örneğin ıtbâk harfleri “ص ض ط ظ ” diğer isti‘lâ harflerinden daha kalındır.
►Tefhîm harfleri kuvvet bakımından üç kısma ayrılmıştır:
Birinci derece: Tefhîm harfleri meftûh(üstün) oldukları zaman,
İkinci derece: Tefhîm harfleri madmûm (ötre)oldukları zaman
Üçüncü derece: Tefhîm harfleri meksûr(esreli) oldukları zaman,
►Ayrıca başka bir taksimde de tefhim harfleri üç’e ayrılmıştır:
1- En yüksek olan lam-ı mufahhame
2- Orta yükseklikte olan ıtbâk harfleri “ص ض ط ظ ”
3- En aşağı olan diğer isti‘lâ harfleri “خ ق غ ”, kalın okunan râ, kalın okunan elif ve vâv’dır.
2- Terkîk
►Lügatte inceltmek, zayıflatmak manasındadır. Tecvid ıstılahında ise kendisinde bu sıfat bulunan harfleri ince okumak, demektir. Tefhîm harflerinin dışında kalan harfler, terkîk harfleridir. Terkîk sıfatı zayıf bir sıfattır. Terkîk harfini okurken dilin kökünü üst çen-eye kaldırmadan aşağıda tutup harfin zatına bir incelik gelmesi, harfin sesiyle ağız içinin dolmaması ve sonuçta harfin incelmesidir.
►Harf-i med olan “ي” harfini gerek kalın okunan ve gerekse ince okunan harften sonra gelsin ince okumak lazımdır. ( قِي ل - نِي ل ) gibi.
Önemli Not: Tefhim sıfatlı harfleri kalın, terkik sıfatlı harfleri de ince okumak gerekir.
3- idgam: İki harfi bir harf yapıp şeddeli okumak.
4- ihfa: Şedde yapmadan, izhar ile idğam arası ğunneli okumak.
5- Izhar: İki harfin arasını birbirinden ayırmak.
6- İklab: Bir harfin baska bir harfe dönmesi. Yani sakin nûn veya tenvindeki nûn harfin-insesinin mime dönmesi.
7- Medd: Harfin uzatılması
8- Vakıf: Nefesle beraber sesin kesilmesi.
9- Sekte: Nefes almadan sesi kesmektir.
10- Hareke: Harfin harekeli olması.
11- Sukûn: Harfin harekesiz olması.
ÖRNEK SORU-1
Tilâvet esnasında meydana gelen, nefes kısılması, unutma veya devam etmeye güç yetmeme gibi herhangi bir zarûrî sebeple yapılan vakfa denir. Böyle durumda mana tamam olmasa bile vakf caizdir. Ancak başlanırken manaya uygun daha öncesinden başlamak gerekir.
Tarifi verilen vakf çeşidi aşağıda-kilerden hangisidir?
A)İztirari B)İhtiyari
C)Vakf-ı Cibril D)Vakf-ı nebi
E)Vakf-ı beyan
ÖRNEK SORU-2
Tecvid ıstılahında harfler mahreçlerinden çıkarken cehr, hems, şiddet ve rihvet gibi meydana gelen keyfiyetlere sıfat denir. Sıfatların faydaları arasında,
I. Mahrecleri aynı olan harflerin birbirinden ayrılmasını sağlama.
II. Harflerin kuvvetlisini zayıfından ayırma.
III. Mahrecleri ayrı olan harflerin telaffuzunda güzellik meydana getirme.
Maddelerinden hangileri gösterilebil-ir?
A)I B)II
C)II ve III D)I ve II
E)I, II ve III
KUR’AN YOLU MEAL VE TEFSİR ÖRNEK SORULARI.
ÖRNEK SORU-1
Diyanet işleri başkanlığının yayınlamış olduğu Kur’an yolu meal ve tefsiri aşağıdaki tefsir türlerinden hangisi esas alınarak hazırlanmıştır?
A)Dirayet B)Rivayet
C)İ’şari D)İçtimai
E)Lugavi
ÖRNEK SORU-2
Tefsir tarihine ve mevcut kütüphanelere bak-tığımızda Kur’an üzerine yazılan tefsir türle-rinin sayısının oldukça fazla olduğu göze çarpmaktadır.
Bunun en önemli sebebi aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A)Bu konunun faziletine dair hadis bulunması
B)Tefsir faaliyetinin özünün yoruma bağlı olması
C)Her mezhebin kendine ait tefsirinin olması
D)Bu konuda şöhret olmak isteyenlerin çokluğu
E)Kur’an’ın müfessirlerden bahsetmesi
ÖRNEK SORU-3
Aşağıdakilerden hangisi Kur’an’ı ko-runma yollarından biri değildir?
A)Ezberlenmesi B)Saklanması
C)Çoğaltılması D)Yazdırılması
E)Mukabele
Aşağıdakilerden;
I. Rüya yorumlama ilmi,
II. Rızık olarak gelecek yiyecekleri önceden bilme,
III. Buğday depolama ilmi,
19-Hangileri Yusuf(as) verilen mucizelerdendir?
A)I B)II
C)I ve III D)I ve II
E)I II III
ÖRNEK SORU-4
Kehf suresinde Hz. Peygamber’in haber veriğine göre; bir gün Hz. Mûsâ İsrâiloğulları’na hitap ederken kendisine, “İnsanların en bilgini kimdir?” diye sorulur, o da “Allah bilir” demesi gerekirken “benim” diye cevap verir. Bunun üzerine yüce Allah ona, “İki denizin birleştiği yerde bir kulum var. O senden daha bilgindir” diye vahyeder. Hz. Mûsâ, “Rabbim, onu nasıl bulabilirim?” deyince de Allah, “Bir balık al, sepete koy; balığı nerede yitirirsen işte kulum oradadır” diye cevap verir.
Hz. Musa ile beraber yolculuk yapıp ona bazı sır ve hakikatleri öğreten bu zat kimdir?
A)Hızır B)Cebrail
C)Mikail D)Yuşa b. Nun
E)Cibril
ÖRNEK SORU-5
Kur’an-ı kerim’in Sebe suresinin 17. ayetinde geçen ‘’beldetün tayyibetün’’ ayetinin ebced hesabı aşağıdaki fetihlerin hangisine işaret etmektedir?
A)İstanbul B)Mekke
C)Hayber D)Mısır
E)Irak
ÖRNEK SORU-6
Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. (fatır.18) ayeti aşağıdakilerden hangisini çürütmektedir?
A)Hristiyanların asli günah teorisini
B)Günahın yüklenilemez olduğunu.
C)Günah ile yapan arasında fark olduğunu.
D)Suçluların birbirine emanet günah vere-bileceği tezini,
E)Kişi ile günah arasında bağlantı olduğu tezini
Ayrıntılı bilgi için : BURAYA TIKLAYINTefsir ve Tefsir Usulü